1 Ocak 2013 Salı

Konu Anlatımı


İnsan, çevresiyle sürekli iletişim halindedir. Çevrenin özellikleri ile ilgili ve çevresel değişikliklerle ilgili bilgiler duyu organları tarafından beyne götürülür. İnsanın 5 duyu organı vardır. 5 duyu organında bulunan reseptörler(alıcı) çevre konusundaki bilgileri duyu nöronlarına aktarır ve bilgiler oradan da beyne iletilir. Beyne gelen bilgiler, beyinde yorumlanır. Yorum sonucunda;
a)                    İskelet kaslarına(efektör=tepki organı) hareket emri verilir.
b)                    Hipotalamus yoluyla endokrin bezlerin uyarılması için emir verilir.
c)                     Herhangi bir emir gönderilmez.
Kısaca gelen bilgilere göre beyin yukarıdaki davranış biçimlerinden birini veya birkaçını sergiler.


Gözün yapısında,
Görme ile doğrudan ilgili
Gözü koruyan yardımcı kısımlar bulunmaktadır. Görmeden sorumlu kısımlar kornea, göz merceği, camsı cisim, reseptörler ve duyu sinirleridir. Göz kapakları, göz yaşı bezleri, kaş, kirpik gibi yapılar ise koruyucu yapılardır.
Gözün yapısındaki katmanlar dıştan itibaren
a)                    Sert tabaka
b)                   Damarlı tabaka
c)                     Ağ tabaka(retina) diye üç kısımda incelenir.
Gözün dış kısmını saran sık telli bağ dokudan yapılmış bir tabakadır. Gözün ön ve ortasındaki sert tabaka biraz incelip korneayı oluşturur. Kornea saydam olup ışığı geçirir. Korneanın gerisindeki sıvı kornea ile göz merceği arasındadır. Bu sıvı ve kornea ışık ışınlarını kırarak retinaya gönderir.

Gözün renkli kısmıdır. Sert tabaka ile ağ tabakanın arkasında bulunur.(Arkada görme sinirinden, önde kirpiksi cisme kadar  uzanır.) İçerisinde pigment(melanin) üreten hücreler bulunur. Gözü besleyen damarlar da bu kısımda yer alır. Damar tabaka gözün içerisini karanlık bir oda haline getirmiştir. Çünkü pigmentler ışığı emer ve ışığın içeri girmesine engel olur. Gözün ön kısmında damar tabaka farklılaşarak iris ve mercek askılarını meydana getirir. İrisin ortasında göz bebeği denilen delik bulunur. Işık göz bebeğinden içeri girer.
Damarlı tabakada kirpiksi cisim denilen özelleşmiş kısımdan göz merceğine uzanan asıcı bağlar bulunur. Asıcı bağlar, merceği gözün ortasında sabitleştirir ve göz merceğinin çapını değiştirerek normal görüntünün oluşmasını sağlar.
İris merceğin ön kısmında korneanın arkasında yer alan renkli kısımdır. İnsanda göz rengini iristeki pigmentler belirler. İris düz kaslarla donatılmıştır. Düz kasaların kasılıp gevşemesiyle göz bebeği küçülür ya da büyür.
Göz merceği: İrisin arkasında yer alan ince kenarlı bir mercektir. Etrafını esnek ve saydam bir zar sarar. Merceğin çapını değiştiren,
1.     Asıcı bağlar
2.     Kirpiksi cisimdeki dairesel ve uzunlama yerleşen düz kaslarıdır.
Düz kaslar ve asıcı bağların koordineli faaliyetleriyle ışığın retinaya düşürülmesi, bu şekilde görüntünü oluşması sağlanır. Göz merceği ile ağ tabaka(retina) arasında jelatinimsi ve saydam kısma camsı cisim denir.
Gözün arka kısmında bulunan tabakadır. Burada reseptörler, duyu sinirleri ve glia hücreleri bir ağ gibi birbiri içerisine girmiştir. İki çeşit reseptör bulunur.
a)     Koni şeklinde reseptörler.
b)    Çomak şeklinde reseptörler.
Koni şeklindeki reseptörler renklere karşı duyarlı olup, parlak ışıkta ayrıntılı görmeyi sağlarlar. Çomak şeklindeki reseptörler ise zayıf ışıkta ve alaca karanlıkta görmeyi sağlar. Kısaca koni reseptörler cismin rengini, çomak reseptörler cismin şeklini belirler.
Retina tabakasında daha ince ve çukur bir bölge bulunur, bu bölgeye sarı benek denir. Işık ışınları kornea, mercek ve camsı cismi geçerek retinaya ulaştığında ilk olarak sarı beneğe ulaşır. Sarı benekte koni reseptörleri çok fazla olduğu için burada görme nettir.
Duyu sinirlerinin aksonları bir noktada birleşerek optik siniri meydana getirir. Optik sinirin gözü terk ettiği yerde hiç reseptör yoktur. Bu kısma kör nokta denir.
Görme nasıl gerçekleşir:
Görmede:
1)                    Elektriksel(sinirsel)
2)                    Mekanik(kaslar)
3)                    Optik olayların koordinasyonu ile beyne mesajlar gider ve orada cimin hayali(şekil) meydana gelmektedir.
Görme olayı:
Cisimden çıkan ışık ışınları sırası ile ,
ü     Kornea
ü     Ön oda
ü     Göz merceği
ü     Camsı cismi geçerek retinaya ulaşır.
Bu yapılanların hepsi az çok ışığı kırar. Retinaya düşen ışınlar reseptörleri uyarır, reseptörler duyu sinirlerinde impulslar(uyarı) başlatır. Retinada cismin görüntüsü ters oluşur.Duyu sinirleri beyne taşıdıkları impulslarla aynı zamanda görüntüyü iletmiş olur. Beynin görme ilgili merkezi düz görüntünün oluşmasını sağlar.
Ağ tabakadaki reseptörlerden koni reseptörleri cismin renginin, çubuk reseptörleri ise şeklinin algılanmasını sağlar. Mavi, yeşil ve kırmızı renklerini algılayan üç tip koni reseptörü olduğu sanılır. Diğer renklerin algılanması ise bu reseptör çeşitlerinin birkaç tanesinin faaliyeti ile gerçekleşir.


Görme kusurları:
Doğuştan ya da sonrada gözün görme işlevini sürdürmesinde ortaya çıkan bozukluklardan bazıları şunlardır:
1.                    Tam renk körlüğü
2.                    Kırmız-yeşil renk körlüğü
3.                    Miyopluk(uzağı görememe)
4.                    Hipermetropluk(yakını görememe)
5.                    Astigmatizm(bulanık görme)
Tam renk körlüğü ve kırmızı-yeşil renk körlüğü kalıtsaldır. Duyu reseptörlerinden bazılarının bulunmaması şeklinde bir hastalık olduğu sanılır. Diğer kusurlar kalıtsal olabildiği gibi embriyonik gelişme esnasındaki yada doğumdaki anormalliklerden de kaynaklanabilir.
Miyop:  Göz yuvarlağı ön-arka doğrultuda uzanmıştır. Böylece optik eksen normalden fazla uzundur. Görüntü retinanın önünde oluşur. Bu kusur, kalın kenarlı mercekten yapılmış gözlüklerle düzeltilir.
Hipermetrop:
Göz yuvarlağı insana göre aşağı-yukarı doğrultuda uzamış, bu yüzden optik eksen normalden kısadır. Görüntü retinanın arkasında oluşur.  Görüntüyü retinaya düşürmek için ince kenarlı mercekten yapılmış gözlük kullanılır.
Astigmatlık: Göz merceğinde ve korneada ortaya çıkmış kavislenmeden dolayı görüntü net değildir. Kalın kenarlı ve ince kenarlı merceklerin karışımı şeklinde yapılan gözlüklerle düzeltilir.

Kulağın iki önemli işlevi vardır:
a)                    İşitme
b)                    Denge
Yapısı üç bölüme ayrılarak incelenir.
Kıkırdaktan yapımlı girintili çıkıntılı bir kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşmuştur. Kulak kepçesinin girintili çıkıntılı yapısı sesi toplar ve yükseltir.Bazı hayvan türlerinde kulak kepçesi sesleri yakalamak için radar antenleri gibi hareket ederler(köpek,at). Kulak içerisi ve iç kulağın derinlikleri örtü epitelyum dokusu ile döşenmiştir. Kulak yolundaki örtü epiteli hücreleri sarı renkli bir salgı çıkarır. Bu salgı kulağa gelen toz zerrelerinin zara ulaşmasını engeller.
Kulak zarı, kulak yolunun sonunda yer alan çok ince ve gergin bir yapıdır. Ses titreşimlerini orta kulağa iletir.
 içerisinde çekiç, örs ve üzengi adı verilen üç kemik bulunan kapalı bir odadır. Odaya yuvarlak pencere, oval pencere ve östaki borusu açılır. Östaki borusu ağızla orta kulağı birbirine bağlar. Dış kulağa şiddetli patlamalardan kaynaklı ses gelirse östaki borusu bu sesi hava basıncı ile dengeleyerek zarın patlamasını önler.
Kulak zarındaki titreşim, çekiç kemiğini titreştirir, titreşim oradan örs ve üzengiye iletilir. Bu kemikler sesleri yükselterek iç kulağa iletir.

Bu kısmı kohlea ve yarım daire kanallarından oluşmaktadır. İç kulakla orta kulağı bağlayan kısma tulumcuk denir. Tulumcuktan sonraki bölüme kesecik denir. Yarım daire kanalları tulumcuğa bağlıdır. Tulumcuk, kesecik ve yarım daire kanalları denge ile ilgili kısımlardır.
İşitme ile ilgili bölüm kohleadır. Kohlea salyangoz şeklinde zar ve kemikten yapılmış dolambaçlı bir yapıdır. Kohlea zarları açıldığında tepe noktaları ortak olan 3 kanaldan ibaret olduğu görülür. Bunlar vestibular kanal(oval pencereye bağlı), timpanik kanal(yuvarlak pencereye bağlı) ve mediatik kanaldır. Mediatik kanal kesecik ile bağalantılıdır. Media kanalı içerisinde korti organı bulunur.
Vestibular kanal ve timpanik kanalların içerisindeki sıvıya perilenf, media kanalındaki sıvıya endolenf denir.
Korti organı içerisinde duyu resptörleri ve duyu sinirleri bulunur esas olarak kulaktaki işitme bu bölümde gerçekleşir.


İşitme Nasıl Gerçekleşir:
Havayı titreştiren ses, dalgalr halinde kulak kepçesiyle kulak zarını titreştirir. Kulak zarındaki titreşim, çekiç, örs ve üzengi kemiklerini birbirine değdirir ve ses kuvvetlenerek oval penceredeki sıvıyı titreştirir. Titreşim media kanalındaki korti organını ve duyu reseptörlerini uyarır. Duyu reseptörleri duyu sinirinde impulslar başlatılır ve ses beyne iletilir.
İnsan kulağı saniyede 20 ile 20 bin arasında titreşim yapabilen kaynaktan çıkan sesleri alabilir. Bazı hayvanların duyu organları insandakinden daha duyarlıdır. Örneğin köpek ve yarasalar.

Burun boşluğunun bir tarafı yutağa bağlı, bir tarafı ise burun delikleriyle dışarıya bağlıdır. Boşluk içerisini döşeyen örtü epitel hücreleri mukus salgılar. Mukus, burun içerisini ve burun kıllarını nemli tutar. Bunun içerisinin nemli tutulması,
ü     Havayı nemlendirir.
ü     Havayı biraz ısıtır.
ü     Havayı solunuma uygun hale getirir.

Burun boşluğunun üst kısmında koklama duyu reseptörleri açısından zengin bir kısım bulunur. Bu bölgeye sarı bölge denir. Reseptörle suda çözünmüş olan koku molekülleri tarafından uyarılır ve duyu sinirinde impuls başlatır. Ancak moleküllerin konsantrasyonlarının belli değerde olması gerekir.
Duyu sinirleri kokuyu beyne iletir. Koku reseptörleri her maddeye karşı aynı derecede duyarlı değildirler. Örneğin sarımsak, parfüm gibi maddelere karşı koku reseptörleri daha duyarlıdır.
İnsanın burun reseptörleri 2 bin ile 4 bin kadar koku çeşidini ayırt edebilir. Koku reseptörleri uzun süre aynı kokuyu almakla yorulur. Eğer başka bir koku koklanırsan yeni koku alınır. Koku reseptörlerinin yorulması insanı pis kokulara karşı korur.



Dil üzerinde ve damakta tat tomurcukları bulundurmaktadır. Tat tomurcukları papilla denilen kısımlarda bulunur. Tat tomurcukları içerisinde tatma reseptörü ve destek hücreler yer alır. İnsanda tatlı,tuzlu, ekşi ve acı olmak üzere 4 çeşit tat algılanır.
Tat tomurcuklarından bazıları yalnız bir çeşit tadı, bazıları iki, bazıları üç çeşit tat alır. Ama hiçbir tat tomurcuğu 4 çeşit tadı alamaz.
Tat alma reseptörleri de koku reseptörleri gibi suda eriyen moleküllerin reseptörleri uyarması şeklinde faaliyet gösterir. Bunlar da tat alma duyusu sinirlerinde impuls başlatır.
Dil ve Tat Alma Duyusu:
Dil, bilindiği gibi konuşmada lokmanın yutulmasında ve tat almada görevlidir. Tat alma, dildeki tat alam tomurcuklarında olur. Tat tomurcukları şekillerine göre çanaksı, ipliksi ve mantarsı papilla içerisinde bulunurlar


.

Deri içerisinde dokunma, basınç, ağrı ve sızı gibi birçok duyu reseptörü bulunur. Bunlara mekanik duyular denir. Bu tür duyuları alıp beyne ileten çeşitli reseptörler bulunur. Bunlar şöyledir:
ü     Basınç duyusunu alan reseptör pacini cisimciği,
ü     Dokunma duyusunu alan reseptör meissner cisimciği ve merkel diskleri,
ü     Sıcaklık duyusunu alan krause ve rufini cisimcikleridir.
Ayrıca  deride kıl kökü reseptörleri ve serbest sinir uçları bulunur.
Kıl kökünde yer alan sinir bir çeşit reseptördür. Çünkü kıldaki hareketler duyu sinirinin uyarılmasına yol açar.
Serbest sinir uçları derinin her tarafında bulunur ve en az özelleşmiş reseptörlerdir. Ağrı duyusunu alırlar.